İNSAN ALLAH’IN ESMA TERKİBİDİR VE ONDAN  AYRI DEĞİLDİR.

Peki bu esma terkibi dediğimiz şey nedir? Ve nasıl oluşur?

İnsanın fıtratı onun esma terkibidir. Yani bizdeki  özellikler bizim programımızı oluşturur. Biz bizdeki programa göre işleyebiliriz. Özümüzde mevcut olan özelliklerin dışında hiç bir şey yapamayız. Yapamaya çalışsak da başarılı olamayız.

Bu terkibi anlamak için önce varlığımızın oluşumunu anlamamız gerekir.

 

BİZ KİMİZ?

 

Bizim varlığımız, Allah’ın dışında oluşup da buraya gelmiş bir varlık değildir!.  Allâh’ın İLMİ ile var olan bir varlıktır. Yani, “biz” dediğimiz özellikler, Allâh’ın varlığı ile kaîmdir ve O’ndaki mânâlar, bizde açığa çıkmıştır.İşte biz buna “esma terkibi” diyoruz!.

 

Bu terkibi oluşturan özellikler, Allâh’ın Esmâ-i ilâhîsidir.Yani, 99 ismi de bizim bileşimimizde, hamurumuzda mevcuttur. Fakat  kimi isim güçlü olarak, kimi isim zayıf olarak.

 

İşte, bu bileşimimizde mevcut olan özellikler mânâ olarak, fıtratımızda yeni programımızda yazılıdır ve özümüzde dürülü olan özelliklerimiz  deneyimlerimizin sonucunda açılır.

 

İnsan,  ruh, beden ve zihinden oluşan bir yapıdır.

Zihnimiz farkındalık seviyemize göre düşünce üreterek çekimi  başlatan ve deneyimi yaratan, bedenimiz ise  bu deneyimi yaşamamızı sağlayan araçlarımızdır. Başka bir deyişle bedenimiz ve zihnimiz  ilâhî yapımızı keşfetmemize ve kendimizi bilmemize yardımcıdır.

 

PEKİ BİLİNÇ NEDİR?

 

“İnsan bilinçten ibarettir”  sözünden ne anlamalıyız?

Ruhu güneşe bilinci ise güneş ışığına benzetebiliriz.

Ruh tektir, fakat esma terkibine yansıdığında adı bilinç olur ve kesrette ( çokluk aleminde)  görünür olur.

 

İlâhî yapıda renksiz ve sınırsız olan mânâlar, terkipsel yapıda ortaya çıktığı zaman,  yaradılış meydana gelir ve bu madde alemi oluşur.

 

İnsan, Allah’ın  özellikliklerinin (esmalarının) bileşimi  olması itibarıylada; O’nun dışında özel bir varlığı ve ayrı bir özü yoktur.

 

İşte insan bir yönüyle yaratılmış, başka bir yönünle de ilahi manalara sahip bir varlıktır. Bu nedenle insan hem yatayda ve dikeyde ilerleyebilen derinliği olan boyutsal bir yapının adıdır.

 

İnsanın esma bileşimini meydana getiren mânâların, Allah’a ait olması ve bu mânâların insan aracılığıyla açığa çıkması insanı, Allah ile insanı bir kılan ve onu Allah’ın halifesi yapan özelliğidir. Allah şah damarınızdan daha yakınım derken, insan henüz mana alemindeyken, henüz yaratılmamaışken onunla birdi manasında anlamak gerekir bunu.

 

“Allâh var idi ve O’nunla beraber başka bir varlık yok idi!..”

 

İnsanın  terkipsel yapısının derinliğine iner öze gelirsek,  orada terkipsel mânâlar kaybolur ve sadece öz kalır.

 

“ÖZ’de tek bir yapı olarak sadece Allah’ın zatı vardır ve O’nun dışında hiçbir şey yoktur!..”

 

Varoluş, açığa çıkış dıştan içe değil; içten dışadır! Yani manadan maddeye doğru bir akış vardır.

 

Ve, işte insan, Zât’ı itibarıyla, O’dur!

 

HU’dan HAY’a  gelir, HAY’dan HU ya gideriz.

Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz…

Bu sırra vakıf olana verilen ödül ise ölümsüzlüktür.

İnsan ölümsüz bir varlıktır.

 

Aydanur Aktaş HIRA